TÜRK DİASPORASI

Yayın Tarihi:

                                                                         Prof. Dr. Haydar Çakmak

                                                                             Ufuk Üniversitesi

Diaspora kavramı, insanların, toplumların ve ulusların hayatında farklı içerik ve boyutlarda hep var olmuştur. Geçmişte düşünülüp, planlanmış ve organize olmamışsa da, Diaspora bilinçli yada bilinçsiz bir şekilde işlevsel olmuştur. Kimi kaynaklara göre Diasporanın 2500 yıllık bir geçmişi vardır. Ancak 19.Yüzyıldan itibaren çok uluslu İmparatorlukların içindeki azınlıkların başka ülkeler tarafından olumlu veya olumsuz olarak kullanıldıkları bilinmektedir. Diaspora kavramı çok sayıda bilim dalının konusu olmuştur. Sosyoloji, hukuk, yönetim, siyaset, ekonomi, kültür, dış politika ve diplomasi gibi alanlarda incelenmiştir. Diaspora Yunanca  “Dia –için dolayı” ve “Spiro, tohum, ekin, ekmek, ekiyorum” sözcüğünden gelmektedir. Kendi insanını başka topraklara göndermek veya insanların başka ülkelere gitmesini başka topraklara insan ekmek gibi algılanmış veya öyle görmek istemiştir. Dia ve Spiro köklerinden türetilmiş olan Diaspora sözcüğü zaman içinde bugünkü anlamlarda kullanılır olmuştur. Diaspora sözcüğü günümüzde kavramsallaşarak çok kullanılan bir bilimsel alan haline gelmiştir. Zira çok sayıda ülke de Diaspora bakanlığı ve Diaspora araştırma merkezleri kurulmuştur. Diasporayı kavramsal olarak tarif edecek olursak, bir ulusun bir parçasının kendi yurdundan ayrılarak başka bir ülke de azınlık olarak yaşamasına denir. Ancak bu genel bir tariftir ve içinde çok sayıda önemli ayrıntılar vardır. Zira bu ayrılış, siyasi, ekonomik, dini, kültürel, mezhepsel veya sürülmüş olabilir. Bu nedenler ülkesinden ayrılan topluluklar üzerinde önemli etki yapabilir ve Diaspora özelliği kazanmasında veya kazanmamasında etkin faktörlerdir. Bir topluluğun Diaspora özelliği kazanmasında en önemli faktör fiziki olarak kendi yurdundan ayrılan toplulukların kültürel, duygusal ve politik bağlarının belli ölçüde devam etmesi gerekir. Anayurduyla bütün bağlarını koparan hatta hasım hane bir tutum takınan topluluklar Diaspora özelliği taşımaz. Günümüzde Diaspora özelliği taşıyan azınlıklar genel olarak etnik nedenlerledir, ulusal hafıza ve anayurda bağlılık vardır. Dini, mezhep, kültür, ekonomik, ideolojik ve siyasi Diasporaya rastlansa da bunların Diaspora olma özelliği sürekli olmayabilir. En güçlü Diaspora nedenleri topraklarından sürgün edilen ve göçe zorlanan topluluklardır. Bunlara en iyi örnek Yahudiler ve Filistinlilerdir.

Diasporanın dış etki olmaksızın bizatihi yarattığı sorunlar ve avantajlar da vardır. Bunlar kaynak ülkeler, kabul eden ülkeler açısından ve uluslararası boyutu gibi çok yönlü etkilerinin de olduğunu belirtmek gerekir. Kaynak ülkeler önemli ve nitelikli bir nüfusunu kaybetmiş olabilir, ekonomik, sanat, kültür, teknolojik alanlarda önemli beyinlerini ve onların katma değerlerinden mahrum olmuş veya tam tersi sorunlu bir nüfustan da kurtulmuş olabilir. Kabul eden ülkeler açısından da ciddi sorunlar ve avantajlar yaratabilir. Özellikle siyasi, kültürel, dinsel ve ekonomik sorun haline gelebilirler. Zaman içinde bu göçmen nüfus konum değişikliğine uğrayarak ekonomik, politik veya dinsel bir güç haline dönüşüp kabul eden ülkenin varlığını dahi tehdit edebilir. Dolaysıyla Diaspora çok yönlü düşünülmesi ve incelenmesi gereken bir konudur. Hem kaynak ülke hem de kabul eden ülke için, ulusal güvenlik tehdidi veya güvencesi, dış politika enstrümanı, ekonomik bir kaynak veya yeni imkanlar nedeni olabilir. Günümüzde Diasporanın önemi anlaşılmıştır. Bugün itibarıyla 110 ülke de Diaspora bakanlığı ve kurumları oluşturulmuştur. Ayrıca Birleşmiş Milletler Göç İdaresi tarafından 2013 yılından itibaren Uluslararası Diaspora Bakanlıkları Konferansı (Diaspora Ministerial Conferance) düzenlenmektedir. Kaynak ülke kendi parçası olan nüfusun gittikleri ülkelerde kendi ulusal ve kültürel kimliklerini korumalarını isterken kabul eden ülke bu insanların asimile veya entegre olmasını tercih etmektedir. Bu nedenle çok sayıda ulusal ve uluslararası dernek ve kuruluşlar bu konularda çalışmalar yapmaktadır.

Türk Diaspora tarihi aslında çok eskidir. Türkler tarih sahnesine çıktıkları toprakların dışında devletler kuran tek ulustur. Zira Orta Asya da tarih sahnesine çıkan Türkler, Uzak Asya Ortadoğu, Anadolu ve Avrupa da çok sayı da devlet kurmuştur. Almanlar, Fransızlar veya Araplar bugünkü yaşadıkları topraklarda tarih sahnesine çıkmışlar ve devletlerini de orada kurmuşlardır. Türkler açısından fark, yerleştikleri topraklarda azınlık değil kendi devletlerini kurarak asli unsur haline gelmeleridir. Dolaysıyla Türklerin bugünkü anlam da Diaspora haline gelmesi ve fark edilerek üzerinde çalışılmaya başlaması 1960 yılından sonra batı Avrupa ülkelerine yoğun bir şekilde iş gücü olarak yerleşmeleriyle olmuştur. Diasporayla ilgili bazı çalışmalarda 1989 yılında Sovyetler Birliğinin çökmesiyle bağımsızlığına kavuşan Türk kökenli ülkelerin Diaspora olma özelliği tartışılsa da bu doğru bir yaklaşım olamaz, zira bunlar bağımsız birer ulus devlettir. Türkiye açısından da kardeş ve dost ülkelerdir. Ancak Rusya Federasyonu içinde kalan Türk kökenli veya Müslüman topluluklar Türkiye veya diğer Türk kökenli ülkelerin diasporası olabilirler.

Türkiye Diaspora konusunda çok geç kalan ve hala gerektiği gibi bu konuya önem vermeyen bir ülke konumundadır. 21. Yüzyılın yarattığı koşulları iyi okuyamayan olumlu ve olumsuz yönlerini iyi tayin edemeyen bir tutumu var. Dış politika da, uluslararası ilişkilerde ve ulusal çıkar konusunda belirgin ulusal bir tutumunu göremiyoruz. Dünyanın en büyük, milli ve en etkin Diaspora ve lobileri Çin, Hindistan ve İsrail’dir. Bu ülkelerin teknolojik kalkınmalarında Diasporalarının önemli rolünün olduğu kabul edilmektedir. Türkiye’nin bu konuda var olan potansiyelinin kullanılmamasının iki öneli nedeni vardır. Birincisi hükümetlerin bu konuya bilinçsiz veya kasıtlı olarak önem vermemesi ve görmezden gelmesidir. İkinci neden ise kabul eden ülkelerin kendi ülkelerinde bir Türk Diasporası yaratılasını istememesi ve bunu engelleyici politik ve istihbarı tedbirler almasıdır. Bunlara ilave olarak bu ülkelerde bulunan Türk karşıtı lobi ve Diasporaların bir Türk Lobi ve Diaspora yaratılmaması için karşı tedbirler almasıdır. Örneğin Yunan ve Ermeni Lobi ve Diasporalarıdır. Ayrıca Türkiye’nin kendi yapısından gelen ciddi olumsuz durumların da olduğunu ilave etmek gerekir. Bunlar, etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıklar da önemli roller oynamaktadır. Örneğin Almanya da Kürt kökenli yurttaşlar, Alevi veya başka dinden olan yurttaşların bir kısmı Türk Diasporası veya Lobicilik faaliyetlerine katılmadığı gibi engelleyici tutumları da olabilmektedir. Bu konuda Türkiye’nin en ciddi sorunu örneğin Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde milli olmayan dini ve mezhebi cemaatlerin bu ülkeler tarafından desteklenerek bırakınız Türkiye için çalışmayı Türkiye’yi bölmek ve bir Şeriat devleti haline getirmek için faaliyette bulunduğu bilinmektedir. Belki de en acı tarafı Türkiye de çok sayıda siyasi parti, dernek ve vakıfların bu Türk karşıtı yapılara destek verdiği bilinmektedir. Maalesef, hükümetlerinde bu sorunu çözecek bir çalışmalarının olmadığını biliyoruz. Oysaki hükümet bu ülkelerde yaşayan yaklaşık 7 milyon Türk’ü ulusal çıkarlar çerçevesinde çağdaş ve modern yapılanma ve özendirici politikalarla bunları bir araya getirerek kabul eden ülkeye zarar vermeden milli Diaspora konumuna getirebilir. Hükümetler, Türk ulusunun ve Türk devletinin çıkarlarını korumak için organize olmadığı, politika üretmediği hatta umursamadığı intibahını vermektedir. Zira basit bir girişimle organize edilebilecek yurt dışı Türklerini bir araya getirmek için hiçbir çabası olmayan dini ve mezhebi cemaatlerin tuzağına düşmesine göz yuman bir görüntü vermektedir. Bu yapılanmalarda farklı istihbarat örgütlerinin Türkiye aleyhine çalışmasına ortam hazırlamaktadır. Yurt dışında yaşayan Türk yurttaşları için 2012 yılında Türkiye deki seçimlerde oy kullanma olanağı verilmesidir.

Türkiye, yurt dışında yaşayan Türklerle ilgili ilk kurumsal yapılanmayı 1989 yılında Sovyetler Birliğinin yıkılması üzerine bağımsızlığına kavuşan Türk kökenli ülkelerle işbirliğini kurmak ve geliştirmek için yapmıştır. 1992 yılında Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansını (TİKA) kurmuştur. Yukarıda da izah ettiğimiz gibi bu bir Lobicilik veya Diaspora çalışması değil kardeş ülkeleri arası işbirliğini tanzim etmek amacıyla kurulmuştur. Bağımsızlığına yeni kavuşan Türk kökenli ülkelerin (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan)  kendilerini yönetme deneyimi olmadığından, uluslararası işbirliği, uluslararası politika, diploması, serbest piyasa ekonomisi yapılanması, bankalar sistemi, devletin işlevsel yapılanması ve yönetimi gibi konularda destek olmak amacıyla TİKA kurulmuş ve önemli destekler vermiştir. Türkiye’nin doğrudan Diaspora ve Lobicilik yapılanması olmasa da bu konulara katkı yapabilecek 2007 yılında kurulan YUNUS EMRE ENSTİTÜSÜ kurulmuş ve bugün itibariyle beş kıtada 59 ülkede faaliyette bulunmaktadır. Bulundukları ülke de Türk dilini ve kültürünü öğretmek, dünyanın her yerinde Türkiye ile bağ kuran ve Türkiye’ye dost insan sayısını artırmak, Türkiye’nin uluslararası alanda bilinirliğini, güvenilirliğini ve itibarını artırmak gibi görevi olduğunu belirtmektedir. Yunus Emre Enstitüsü iyi düşünülmüş bir girişimdir. Şimdi esas olan bu enstitünün amaçlarına uygun bir şekilde çalışmasını sağlamak ve başarılı olması için ideolojiden uzak çağın gerekliliklerine uygun planlama yapmak gerekir.

Türkiye’nin doğrudan olmasa da dolaylı olarak Diaspora çalışması yapacak tek kurumu 2010 yılında “ YURT DIŞI TÜRKLER VE AKRABA TOPLULUKLARI BAŞKANLIĞI-YTB” adıyla kurulan birimdir. YTB, herhangi bir nedenle Türkiye’den gidip başka ülkelerde topluca yaşayan, bağımsızlığına kavuşamamış başka ülkelerin içinde özerk veya yurttaş olarak yaşayan Türkler ve geçmişte Türklerle kader birliği yapmış Türk kökenli olmayan Boşnaklar, Arnavutlar ve Çerkezler gibi akraba halklarla ilgilenmekte, onlara destekler vermektedir. YTB görev tarifini, yurt dışında yaşayan Türklerin kimliklerini, dillerini, kültürlerini korumaları ve anavatana bağlılıklarının devamını sağlamak için yardım etmek ve bu konularda çalışmaktır. Bunlara ilave olarak Türk devlet bursuyla Türkiye de eğitim alan farklı ülke yurttaşlarını bulundukları ülkelerde Türkiye ile bağlantılarının devam etmesi için çalışmalar yapmaktadır. Türk Diasporasının yapılandırılması için YTB’nin kurulması önemlidir. Şimdi yapılması gereken ulusal çıkarlar doğrultusunda Türklerin yaşadıkları ülkelerde zarar vermeden çağdaş ve modern bir anlayışla onların organize olmasına destek vermektir. Ama maalesef şimdiye kadar ulusal çıkarlara uygun önemli bir Diaspora yapılanması ve çalışmasının olmadığını biliyoruz. Ancak farklı ülkelerde, Türk devletinin çıkarlarına uygun çalışacak çok sayıda insan potansiyeli ve kurumların olduğu herkesin bilgisi dahilindedir. Bunları harekete geçirecek ve organize edecek milli kişi, kurum ve hükümetlere gereksinim vardır. 

Prof. Dr. Haydar Çakmak

Related

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz